DÜNYACA ÜNLÜ PİYANİST-BESTECİ TULUYHAN UĞURLU;” BEN BİR ANADOLU SEVDALISIYIM”

30 Kasım 2021 19:24
A+
A-

DÜNYACA ÜNLÜ PİYANİST-BESTECİ TULUYHAN UĞURLU;” BEN BİR ANADOLU SEVDALISIYIM”

Anadolu’ dan çıkıp, “Anadolu Sevdası” yla Dünya çölünde piyanosuyla gezmedik, konser vermedik yer bırakmayan bir modern zaman Mecnun’ u, bir müzik seyyahı, Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Tuluyhan Uğurlu’ nun yolu Diyarbakır’ a düştü. Yine bir ilke imza atarak Dengbej klamlarına piyanosuyla eşlik eden Tuluyhan Uğurlu ile Dengbej Evi’ nde bir araya geldik. Ruhunun sesiyle sorularımızı yanıtlayan sanatçıyla gerçekleştirdiğimiz samimi sohbetin yazıya dökülmüş halini okumaya ne dersiniz? Arzu edenler Diyar Magazin Youtube kanalımızdan röportajımızı izleyebilirler. 

D.M; Dünyaca tanınan bir piyanistsiniz. Usulen kendinizden bahseder misiniz?

TULUYHAN UĞURLU; Benim annem piyano çalardı. Dolayısıyla evde piyano vardı. 4 yaşındayken piyanoya başladım. Daha sonra İstanbul Konservatuarı son sınıfında öğrenci iken piyano ve bestecilik üzerine eğitim aldım. Aşağı yukarı 16 yaşından beridir kendi eserlerimden oluşan repertuarlarla Dünyanın her tarafında konserler veriyorum. Dolayısıyla Anadolu müziğini Kendi müziğimle harmanlayarak, Anadolu müziğini temel alarak kendi müziğimi inşa ediyorum ve onu bütün dünyada seslendiriyorum. Piyano ile beraber bazen farklı enstrümanlarla, bugün Dengbèjler ile beraber çalışmalar yapıyorum. Hem ülkemizin tanıtımı, hem de müziğin güzelliğini insanlara sunmaya gayret ediyorum.

 

D.M; Diyarbakır’a daha önce geldiğinizi biliyoruz. Diyarbakır’ın tarihi yönü sizde ne gibi duygular uyandırıyor?

Geçen gelişimde Dicle’nin kenarında oturmuştum ve bir anda aklıma Dicle’nin güzergâhı boyunca gördüklerini anlatsın dedim. Neler gördü neler yaşadı Dicle, tarihin o akışı içinde? Nelere şahit oldu? Dolayısıyla “Dicle’ nin efsaneleri” isimli bir eser besteledim.

D.M; Eserlerinizde inanç unsurunun da mühim yeri olduğunu gözlemliyoruz. Bu anlamda düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Tabii bu toprakların değeri olan inançlarla ilgili, çünkü farklı inançlar her zaman dünyanın farklı taraflarında kavga dövüş sebebi olmuş.  Bu topraklarda barış ve kardeşliğin sesi olmuş. Güzelliklere yeni ufuklara doğru pupa yelken yol almamıza, ilham almamıza sebebiyet vermiş. Dolayısıyla bu topraklarda inanç farklılıkları, inançların kardeşliği çok güzel yaşandı, yaşanacak, yaşanıyor. Dolayısıyla benim de bundan ilham almamam, etkilenmemem mümkün değil. Zaten her medeni insanın da mutlaka inanç konularında, nasıl bilimde, nasıl kültürde kendini geliştirmesi gerekirse inanç konularında da bilgi sahibi olması gerektiğine inanıyorum. Bunu hatta bir doktrin olarak da söyleyebilirim. İnsanlar inanç konularında bilgi sahibi olsunlar ki safsatalara kulak atmasınlar.

 

D.M; Müziğinizin bir mesajı var mı, bir misyon yüklemiş misiniz?

Müziğin bir misyonu var, benim müziğimin hele birkaç misyonu var. Bunlardan bir tanesi Anadolu’nun o muhteşem medeniyetlerini insanlara anlatmak. Hititler’ den, Urartular’ dan, Sümer’ den, Asur’dan engin Mezopotamya’ nın kültüründen medeniyetinden söz etmek… Bir taraftan Lidya’ dan,  İyonya’ dan, Frig’ den bahsetmek ve derken Selçuklu’ dan, Bizans’ tan, Osmanlı’ dan  ve nihayet cumhuriyeti anlatmak… Dolayısıyla Tuluyhan Uğurlu’ nun misyonu bu. Bu kadar kültürün harmanlandığı yerde, bu kadar güzelliğin yaşandığı yerde, bu kadar yeniliklerin ilk kez bu topraklarda atıldığı yerde, Anadolu’da olmak ayrıcalık… Hele bir sanatçı olarak yaşamak, nefes almak çok daha büyük bir ayrıcalık… Dolayısıyla ben de, misyonum da Anadolu kültürünü, Anadolu insanının güzelliğini, o insanlara, insanoğluna anlatıyorum; diyorum ki; “Gelin! İnsanlığı bizden öğrenin!” diyorum. Bizde anlayın diyorum. Dolayısıyla Anadolu kültürünü ve güzelliğini insanlara anlatmak benim en büyük misyonum. Tabii müziksel olarak da bu mirasın getirmiş olduğu bu güzellikleri insanlarla da paylaşıyorum.

 

D.M; Müziğinizin bu anlamda toplumda karşılık bulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben müziğimin karşılık bulduğunu düşünüyorum. Eserlerimle, benden daha çok eserlerimle karşılık buluyor aslında. Yani Tuluyhan Uğurlu’ yu tanımıyor belki insanların birçoğu ama eseri biliyorlar. Önemli olan o zaten. Eseri bilmesi önemli, beni bilse ne olur, bilmese ne olur?

 

D.M; Sizin için en özel anlam yüklediğiniz eseriniz hangisi?

Çocukları birbirinden ayırt etmek mümkün değil ama herhalde en son yazdığım hep en değerlim oluyor. Ondan sonra yazdığım ondan öncekinden daha değerli oluyor ama “Ayasofya” gerçekten hem tarih, hem kültür, altını kalın çizgilerle çizme açısından son derece önemli. “Güneş Ülke Anadolu” isimli bir çalışmam var o da Dünyanın her tarafında seslendirdiğim bir eser, o da bir farklı şey.  Bütün Anadolu’ yu anlatıyor. “Dünya Başkenti İstanbul” diye bir projem var benim, aşağı yukarı 500’ ün üzerinde dünyanın farklı yerlerindeki konserde seslendirdiğim. Onun için de zaten Ayasofya merkez oluşturuyor tabii. “Ayasofya” ile ilgili eser ve “Dünya Başkenti İstanbul” benim herhalde en çok seslendirdiğim, en sevilen eserlerim. Tabi “İstanbul Kanatlarımın Altında” güzel bir çalışma oldu. Hepimiz katıldık. Dolayısıyla o da kıymetli evlatlarımdan biri.  Ama yazacaklarım çok daha değerli olacaktır ileride.

D.M; Diyarbakır sizin için ne anlam ifade ediyor? Ve Diyarbakır için bir beste çalışması istiyoruz inşallah sizden.

“Dicle’nin Efsaneleri” aslında öyle işte. Diyarbakır merkezde tabii anlatıyorum Dicle’yi. Dicle’nin yaşadığı tüm evreleri, gördüklerini, hissettiklerini, çünkü su canlı biliyor musunuz? Su kendi hayat ama su aynı zamanda kendi olarak da canlı.. Suya müzik dinlettiğiniz zaman farklı bir forma dönüştüğünü görüyorsunuz. Bir başka müzik dinlettiğinizde farklı bir formasyona dönüştüğünü görüyorsunuz. Dolayısıyla su canlı bir şey, su bize birçok şeyi anlatıyor aslında. Dinleyebilene, kulak kabartabilene ne mutlu! Dolayısıyla Dicle’nin yaşadığı bu dramlar, hüzünler, sevinçler, ayrılıklar, sevdalar, bu kültürel zenginlik beni çok etkilemişti. Dicle için bir eser yazayım, merkezinde de Diyarbakır olsun demiştim.

D.M; Tuluyhan Uğurlu felsefesi?

İnsanlık felsefesi aslında. Yapabildiğim kadar insanlığı anlatıyorum ben. İnsanlığın tarihini anlatıyorum, insanlığın kültürünü anlatıyorum. Bildiğim kadar, elimin yettiği kadar, dilimin döndüğü kadar anlatıyorum. Mutlaka tarihin ileriki zamanlarında benden çok daha iyi anlatacaklar çıkacaktır. Ama ben bir Anadolu sevdalısıyım, bir göbeğini kaşıyan adamım. Öyle diyeyim, yurdum insanıyım ben. Yani kamyon geçtiği zaman toz topraktan göz gözü görmeyen patika yollarda büyüdüm ben, yetiştim. Dolayısıyla oraları biliyorum, o insanları biliyorum. O insanlar bizim insanlarımız. Dolayısıyla her yöresi güzel, her duygusu güzeldir Anadolu’nun. “Anadolu Sevdası” önemli bir şey, herkese de nasip olsun.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.