Hakan Yılmaz: ”Bugün kalan ömrümün ilk günü”

Hakan Yılmaz: ”Bugün kalan ömrümün ilk günü”
24 Mart 2018 21:48
A+
A-

Ünlü oyuncu Hakan Yılmaz tiyatro oyunu için şehrimizdeydi. Fırsatı kaçırmadık ve kendisiyle samimi bir röportaj yaptık.

D.M: Hakan bey sizi tanımayan yok ama adet yerini bulsun kabilinden kendinizden bahseder misiniz?

Hakan Yılmaz: Oyunculukla hayatımızı kazanmaya devam ediyoruz. Kendi açımdan dünyanın en güzel mesleğini yapıyorum, yani bir daha dünyaya gelsem yine oyunculuğu isterim. Çünkü farklı meslek gruplarını canlandırabilme şansım var tek meslek altında. Şimdi yeni işimde bir mali müşaviri oynayacağım. Keyifli bir iş yapıyorum. Allah sağlık verdiği sürece de ömür boyu yapmaya çalışacağım.

D.M: Söz karakterlerden açılmışken canlandırdığınız karakterler içerisinde sizin için ayrı bir yeri olan var mı?

H.Y: Aslında hepsi benim için aynı. Benim çocuğum gibi onlar. Benim için köşe taşı karakterler var. Mesela benim ilk 99 yılında yaptığım “Ayrılsak da Beraberiz” benim için çok önemlidir. Orada kamera önünde oyunculuğu öğrendim diyebilirim. Çok değerli ustalarla çalıştık. Ondan sonra Giresun’ da “Uy Başıma Gelenler” diye bir sinema filminde oynadığım rol benim için önemli karakterlerdendir. “Yahşi Cazibe” zaten sağ olsun insanlar beni çok seviyordu ama o daha o sevginin üstüne sevgi katmasına vesile oldu o karakter.

D.M: Bu kadar seviliyor olmayı neye bağlıyorsunuz?

H.Y: Bunu ben kendim adlandıramıyorum yani insanlar seviyor çok güzel bir duygu, seviliyor olmak kadar güzel bir şey var mı? Bir de sevilmemek vardı, sevilmeyen bir insan da olabilirdim herhalde. Sevilmemeyi neye bağlıyorsunuz diye bir soru da olabilirdi…( Kahkahayı basıyoruz). Benim annem babam, biz üç kardeşiz. Bizi öyle yetiştirdi. İnsan olun dedi, insanları ayırmayın sınıf farkı gözetmeden insanları sevin diye yetiştirdikleri için ben öyle seviyorum insanları. Demek o gözle bakıyorum ki insanlar da beni seviyor. Ya da canlandırdığım karakterler insanların bir yerlerine dokunuyor ki, kendilerinden bir şeyler buluyorlar ki herkes, seviyorlar sağ olsunlar.

D.M: Ailenizden bahsettiniz, ailenizden öğrendiğiniz en iyi hayat dersi ?

H.Y: Annemle babam bana her zaman ara ara özlü sözler söyleyerek bizi büyüttüler. Boş başak olma derdi babam. Ya da annemin çok güzel bir sözü vardır, büyüdükçe küçül diye yani tevazu çok önemli bir şey. Çocuklarımı da bu yönde yetiştirmeye çalışıyorum elimden geldiğince.

D.M: İlk dizi ve set deneyiminiz nasıl oldu?

H.Y: TRT’ de Pazar 88 diye bir program vardı Mustafa Yolaşan’ ın sunduğu orda çıkan sanatçıların arkasında üç dört kişilik bir dans grubumuzla ufak figürlerle dans ediyorduk. İlk benim kamera deneyimim o. Ama ilk dizi gerçek anlamda profesyonel anlamda, “Yangın Ayşe” diye bir dizide oynamıştım 96’ da. Aydan Burhan’ la beraber orda bir psikolog doktoru oynuyordum ama kendim de hastaydım. Birisine aşıktım, 25 bölüm çekmiştik.

D.M: Aşk sizin için ne anlam ifade ediyor?

H.Y: Aşk çok güzel bir şey, aşksız olur mu? Evliyim. İki tane çocuğum var, eşime hala aşığım tabii ki. Ama çocuklarımın aşkı bambaşka. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum. Allah göstermesin.

D.M: Hayata ve insan ilişkilerine hangi perspektiften bakıyorsunuz?

H.Y: Sinek perspektifinden bakıyorum. (O esnada rahatsız eden bir sineği kovuyor),(gülüşüyoruz). Aslında az önce de dediğim gibi hayatı sevmek, yaşamayı sevmek önemli. Hayata böyle güzel güzel gözlerle bakmak istiyorum. Zaten etrafta sıkıntılarımız var. Sıkıntılar olacak ki gülmeye ihtiyaç olsun. O yüzden de komediyi çok seviyorum. Sahnede de televizyonda da insanlar beni görünce dudaklarında küçük bir tebessüm olunca bitti gitti işte.

D.M: Dünyada sıkıntılar var, kan var gözyaşı var. Nasıl bir çözüm hayal ediyorsunuz?

H.Y: Neyi paylaşamıyoruz? Dünya hepimize yetiyor, yani hırslar, kötü düşünce diyeyim yani dünyayı bozan biziz. Dünya için ceza, insan. Çözümü nasıl olacak? İyi insan olmakta yani herhalde güzel bakmakta olacak. Keşke herkes insanca yaşasa. Herkes göz göze baktığı zaman sevgiyle baksa birbirine…

D.M: Hayatınızın dönüm noktası diyebileceğiniz bir nokta muhakkak vardır.

H.Y: Hayata bakış açımın değiştiği ilk an, ilk büyük kızımın doğduğu ve kucağıma aldığım anda dedim ki bundan sonra o önceki hayatı bir kenara atıyorum, artık geçmişte kaldı. Ve diyorum ki bugün kalan ömrümün ilk günü. Ona göre yaşamak istiyorum. Her sabah uyandığımda da öyle bakıyorum. Çocuklarımın doğumu benim için hayatımın dönüm noktasıdır. Ona göre yaptığım işleri seçme, ona göre hayatımı düzenlemeye çalışıyorum, çünkü çocuklarım için çalışıyorum artık. Kendimi geçtim.

D.M: Yakın çevrenizde nasıl bir insan olarak biliniyorsunuz veya siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

H.Y: İş konusunda kılım. Diyorsun herkes seni seviyor, gülüyor falan. İş konusunda ben çok profesyonel düşünüyorum. Bir hekimlik kadar ciddi bir iş yaptığımı düşünüyorum. Hekimlik tabii ki kutsal bir meslek ama, ben de düşünce olarak insanların kafasına giriyorum. Bir şeyler anlatıyorum, anlattıklarımın insanların kafasına girmesini istiyorum. Bunu başaramıyorsam veya buna engeller varsa o zaman biraz sevimsiz olabiliyorum. Ama fazla sürmüyor, on dakika sonra düzeltiyorum. Çabuk sinirlenebiliyorum ama çabuk ta geçiyor. Saman alevi gibi, gönlümü de alıyorlar, ben de birisini üzdüğüm zaman hemen onun gönlünü alabiliyorum.

D.M: Mutlu musunuz?

H.Y: Mutluyum. Yani zaman zaman dağılabiliyorum. Zaman zaman düşüşler yaşıyorum her insan gibi ama genel anlamda baktığım zaman çekirdek ailemle, annem babam kardeşimle bir aradayken mutluyum. Ama biraz dışarı çıktığım zaman mutluluğum biraz sarsılabiliyor veya etraftaki unsurlar beni rahatsız edebiliyor. O zaman o sıkıntıların içinde mutlu olmaya çalışıyorum. Kendi kendimeyken, yalnızken mutlu değilim, yalnızlığı sevmiyorum. Ben sevdiklerimle olmak istiyorum. Mutlu, huzurlu ve güzel bir hayat yaşamak istiyorum.

D.M: Gerçekleştirmek istediğiniz hayalleriniz var mı?

H.Y: Sırayla oluyor hepsi aslında. Mesela bir sinema filmi çekmek istiyorum. Hem yazıp hem de yönetmek istiyorum. Küçük küçük şöyle notlarımı da alıyorum. İnşallah bu benim hayalim, yazan, yöneten oynayan Hakan Yılmaz diye güzel bir hikâye ile beyazperdede olmak istiyorum. Tiyatroda “Yetersiz Bakiye” nin yüzde seksenini yazdım. Çıktım oynadım. “Ölüm Bizi Ayırana Dek” onu yönettim. Yavaş yavaş hayallerimi gerçekleştiriyorum. Bir sinema filmi var çok küçük hayallerim var yani çok büyük hayallerim yok.

D.M: Diyarbakır’a daha önce de geldiniz? Vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

H.Y: Diyarbakır çok güzel bir yer. Diyarbakır insanlarının gözündeki parıltıyı görünce çok mutlu ediyor. Dün akşam burada çok güzel bir akşam geçirdim ve instagramdan beni takip eden insanlarla paylaştım. Gelin dedim buraya, gelin görün burası çok güzel bir yer dedim. Sadece ekranda ya da gazetelerde gösterilen yerler değil. Diyarbakır’a insanların turlarla gelip muhakkak 2-3 gün kalmalarını, gezip görmelerini arzu ediyorum. Bu anlamda çağrımı da yapıyorum. Anlatıldığı ya da yansıtıldığı gibi değil, şahane bir yer Diyarbakır.

D.M: Hakan Bey bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum. İnşallah sizi tekrar tekrar şehrimizde görmek istiyoruz.

Hakan Yılmaz: Ben teşekkür ediyorum. İnşallah ikinci oyunumuz var, Ebru Cündübeyoğlu ile “Ölüm Bizi Ayırana Dek” oyunu ile inşallah yeni sezonda geleceğiz. Buradan Kültür müdürünün kulağını çınlatalım. Şehir tiyatroları ve devlet tiyatrolarının dışardan gelen özel tiyatrolara sahnelerini açmalarını bekliyoruz. Daha iyi salonlarda onların imkânlarıyla gelip oyunlarımızı sahnelemek isteriz. Tiyatro farklı bir şey, tiyatro ışık demek, müzik demek. O imkânları biz yakalayamazsak oyunumuzu seyirciye tam olarak yansıtamıyoruz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.