ADNAN ÖKTÜREN; “49 yıllık memuriyet hayatımda 4 binin üzerinde insana iş imkânı sağladım”

6 Şubat 2024 00:23
A+
A-

Gönlü insan sevgisiyle dolu, “halka hizmeti Hakk’ a hizmet” bilerek, ömrünün her anını insanlara faydalı olmak üzerine inşa eden, görev aldığı sosyal sorumluluk ve yardım faaliyetleriyle topluma rol model olan, Siirt Vakfı Diyarbakır Şube Başkanı, Azerbaycan Göyçe-Zengezur Özerk Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanı, Karayolları Bölge Müdürlüğü İnsan Kaynakları Şube Başkanlığı yapmış, Diyarbakır Spor Kulübü Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, insan dostu bir güzel insan Adnan Öktüren ‘ e konuk olduk.

Sevgi ÖZKAN DALGIÇ: Adnan Bey sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

Adnan ÖKTÜREN; 1957 Siirt doğumluyum. Evliyim, dört çocuk sahibiyim. 1965 yılında babamın memuriyeti nedeniyle Diyarbakır’ a geldik. İlk, ortaöğretim ve yüksekokul, üniversite tahsilimi Diyarbakır’ da yaptım. Diyarbakır’ da evlendim. 1973 yılında on altı yaşındayken babamla kız kardeşimi bir kazada kaybettik. Bu olaya rağmen Diyarbakır’ dan ayrılmadık. Diyarbakır bize ve kardeşlerime babalık yaptı, ev sahipliği yaptı. Kendi memleketimize dönmedik, yaşamımızı Diyarbakır’ da sürdürdük. Diyarbakır’ da hem memuriyet hayatım, hem de sosyal yaşamım içerisinde Diyarbakır’ ın bize bu sahipliğinin karşılığını verebilmek adına biz de üzerimize düşeni yapmaya çalışmışızdır.

 

D.M: Yıllardır Diyarbakır’ da yaşayan bir Siirtli olarak eski Diyarbakır’ la şimdiki Diyarbakır’ ı karşılaştırdığınızda neler söylemek istersiniz?

Adnan ÖKTÜREN: Mesela ben lokasyon olarak Lise caddesindeki Karayolları lojmanlarında kalıyordum. Diyarbakır’a geldiğimizde o tarihlerde o Lise caddesinde özel iki tane tiyatro vardı. Diyarbakır’ ın sosyalitesini anlatıyorum. Diyarbakır, beyefendiler şehriydi. Diyarbakır, kendine has çok özelliği olan insan sevgisi, insana olan saygı ve bir kültür şehrinin bütün özelliklerini kendi üzerinde taşıyor. 1982 yılından sonraki göçlerle beraber Diyarbakır’ ın demografik yapısı bozuldu. Yani köyden şehre gelen göç şehrin dengesini bozdu ve denge bozulurken bu yaşamı da etkiledi. Olumlu etkileşimi zamanla, çok süre sonra oldu. Diyarbakır belki bugün çok modern gerçekten Türkiye’nin en iyi şehirlerinden biridir. Özellikle yeni yapılaşmadan dolayı, Diyarbakır’da çok güzel evler yapıldı, çok güzel siteler yapılıyor. Çok güzel insanların yaşam alanlarını daha güncel hale getirecek mekânlar yapıldı. Ama 1970’ li yıllardan 1980’  e kadar olan o yıllardaki Diyarbakır’ ın o ağır havası şu anda yok. Neden yok? Daha çok kültür şeydi. Daha çok insanların birbirine saygısı vardı. Daha çok içten duygularla yardımlaşması vardı. Şimdi insanlar birey halinde yaşıyor, sadece kendilerini düşünüyorlar ve paranın getirmiş olduğu güçle insanların yaşam şeklinde bazen çok olumsuz şeylerle karşılaşılabiliyor. Bu maalesef bu tür şeyler insan üzerinde insan ilişkilerinde çok ters şeylere neden oldu. Keşke bu modernizm, bu para, 1965-70’ li yıllardaki insanların duyguları içerisindeki bir tablo ile beraber aynı şekilde insanlara yansısaydı. Ama maalesef bunlar olmadığı gibi biraz daha bencil, biraz daha bireysel bir yaşam tarzı var Diyarbakır’ da. Hâlbuki Diyarbakır medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim bir şehir ve bölgenin baba şehridir. Eğer 1973 yılında babasını kaybetmiş bir aile memleketi olan Siirt’ e gitmiyorsa Diyarbakır’da kalıyorsa, bu Diyarbakır’ ın özel nedenleriyle biz burada kalmaya yer tutmuşuz, onun için yani bu açıdan Diyarbakır’ da eskiyle yeniyi birbirinden fark ettirirseniz bu duygulara bakmamız lazım.

D.M: Diyarbakırspor Kulüp Başkanlığı yaptığınız zaman başarılara imza attığınızı biliyoruz. O günlerle ilgili anılarınızı bizlerle paylaşır mısınız?

 

Adnan ÖKTÜREN: Diyarbakır’ da sporun içerisinde hemen hemen otuz yıldan fazla çeşitli yöneticilikler yaptım. 1997-2001 tarihleri ile 2007-2009 tarihleri arasında Kulüp başkanlıkları yaptım. İki ayrı dönemde de çok şükür Diyarbakırspor’ un şampiyonluklarını sağladık. Bu konuda bizim de katkımız olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şey tek başına değildir. Diyarbakır’ ın ismi çok büyük bir isimdir. Eğer kullanabilirseniz. Diyarbakır’ a çok şey katabilirsiniz. Yöneticilik yaptığımız bu dönemler içerisinde özellikle rahmetli Gaffar Okkan döneminde Diyarbakır Şehir stadını aydınlattık, ışıklandırmasını yaptık. Türkiye kupasını Anadolu’da ilk defa Diyarbakır’ da biz oynattık. Diyarbakır’ da insanlar futbol lisansını çıkartmak için Malatya’ya gidiyordu ve o da hem bir maliyetti, hem de sosyal bir endikasyon. Buradan kalkıyorsunuz Malatya’ ya gidiyorsunuz lisans çıkarmak için. Diyarbakır’ da Federasyonu Bölge Müdürlüğü’ nü kurarak insanları oraya gitmesinden insanları kurtarmış olduk. Tabi bunları yaparken de Diyarbakır’ ı mesela Türkiye kupasını burada oynattığımızda dört gün boyunca bütün medya hem görsel, hem yazılı medya Diyarbakır’ı anlattılar. Diyarbakır’ ın, tavacısı, ciğercisi, şehrin bütün argümanlarını buraya gelen yazarlar gördüler ve özellikle anlattılar. Bu Diyarbakır’ ın tanıtılması açısından çok önemli bir şeydi.  Bu tanıtımla Diyarbakır bence o tarihlerde bir üst kategoriye çıktı. Yani hem şampiyon olduk, hem de şehir olarak bir üst gruba çıktık. Yani bu gruba çıkarken de herkes Diyarbakır’ı tanıdı. Özellikle, mesela Diyarbakır şampiyon olduğumuz sene hiç unutmuyorum, buradan İstanbul’ a gittiğimiz zaman bütün benzin istasyonlarında sosyal tesislerde hep Diyarbakır bayrağı vardı. Herkes Diyarbakır’ ın şampiyon olmasına ve şampiyon olurken de Türkiye açısından birlik beraberliği vurgulayan bir tablo oluştuğu için seviniyordu. Bu da Diyarbakır için çok önemliydi. Mesela insanların Diyarbakır otobüslerinde çok olay yaşadı, insanlar gelip bize teşekkür ettiler. Dediler ki otobüsümüz yolda kaldı oradaki insanlar geldiler, bize yardımcı oldular. Buna benzer birçok şey. Bu Diyarbakır Spor’ un ve Diyarbakır’ ın Türkiye ‘deki yansımasıydı. Bunları yaparken ben hiçbir zaman ben yaptım demiyorum. Çünkü böyle bir şey mümkün değil. Bunları yaparken biz, elimizde çok önemli bir anahtar vardı. Anahtar da, Diyarbakır’ dı.  Diyarbakır ismiyle birçok şeyi hallettik ve Diyarbakır ismiyle birçok insanlara ulaştık. Tabi bunları yaparken şöyle söyleyeyim; spor anlamında yaptığımız katkılar, diğer anlamda yaptığımız katkılar sadece Diyarbakır’a hizmet içindir. Biz bunları yaparken de bu şehre borcumuzu ödeyemeyiz. Ben şahsen kendimi söylüyorum. Çünkü bu şehir o kadar kadim, o kadar güzel bir şehir ki, yaşayanlar bence bu şehrin kıymetini tam bilmiyorlar. Eski ve yeni yaşayanlar çok daha bir şekilde idrak ediyorlar. Bu şehri iyi anlayabilmek için şehrin bütün dokusunu bilmek lazım. Eskiyi bilmek lazım. Eskiyle beraber insanların iletişiminde siyaset mutlaka vardır, ondan sonra politika mutlaka ama bazı şeyler vardır ki siyasetin de politikanın da üzerindedir. Spor çok birleştirici bir şeydir. Biz şampiyon olduğumuzda Diyarbakır’a indiğimiz zaman havaalanından stada gelinceye kadar yüz bin insan bizi karşıladı. Bu Diyarbakır’ ın o tarihteki yapısını gösteriyor, insanlara bakış açısını gösteriyor. Yeter ki Diyarbakır’ ı severseniz, yeter ki Diyarbakır duyguları içinde olursanız inanın bütün siyasetin de önüne geçersiniz.

 

D.M: Türkiye’ nin birçok yerinde şubesi bulunan sosyal hizmetler, eğitim, kültür alanında birçok projeye imza atmış, başta Afrika olmak üzere dünyanın birçok yerinde hizmetleri bulunan Siirt Vakfı’ nın Diyarbakır şube başkanısınız. Vakfınızın hizmetleriyle ilgili bilgi alabilir miyiz?

Adnan ÖKTÜREN: Bizim bu vakıftan önce Diyarbakır Siirtliler Derneği’ miz vardı, 1995’ li yıllarda kurduğumuz. Bu dernek vasıtasıyla insanlara imece usulünde yardımcı olmaya çalışıyorduk. Yani burada takriben üçüncü nesil olmak üzere ellinin üzerinde Siirtli var. Siirt’ in ili ve ilçeleriyle ilgili bu insanlara hizmet etmek için bir şeyler yapmaya çalıştık. Yaptığımız bu önce dernek, sonra vakfa dönüşen vakfımızın kuruluşuyla beraber Diyarbakır’ da ihdas ettiğimiz şubemizle beraber insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Nasıl oluyor? Şöyle ki, ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim, yani mütevaziliği olmaz bence. Şu yaptığımız yardım ve hizmet karşılığında Diyarbakır’ da kimsenin böyle bir yardım yaptığını sanmıyorum. Kaç yıldır biz burada mesela bu sene günde 3500 kişiye Ramazan’ da iftar verdik. Depremde hemen hemen 12 binin üzerinde yemek dağıttık. Yaşları 5-6 dan başlayan büyük yaşlara kadar olan kız çocuklarına ve bayanlara 9 bin kişiye giysiler dağıttık. Artı 6 bine yakın koli verdik, en küçüğü 380 lira, en büyüğü 810 lira mertebesinde. Bunun ötesinde daha önceki yıllarda bundan üç sene öncesine kadar yılda 250 öğrenciye burs veriyorduk. Maalesef çıkan bir kanun işte biliyorsunuz, bursları insanlar vergilerinden düşüremedikleri için biraz bu konuda sıkıntılarımız oldu. Üç yıldır bu konuda burs veremiyoruz. Hâlbuki çok güzel bir döngü içerisinde daha sonraki yıllarda bunun semeresini de aldık. Şöyle ki burs verdiğimiz öğrenciler mezun oldu. Mezun olduktan sonra bizi aradılar dediler ki işte biz sizin verdiğiniz bursla okulumuzu bitirdik. Bize öğrenci önerin biz onlara burs verelim. Hemen yirminin üzerinde. Maalesef şu anda bu konuda burs konusunda biraz sıkıntılı durumdayız. Diyarbakır’ ın bir tabiri var diyor ki “salavat kuvvete bağlıdır”. Biz de elimize imkân gelirse yardımcı olmaya çalışıyoruz. Daha sonra burada sayın başsavcılarımızın bize konuyu iletmesiyle özellikle bayan kader mahkûmlarına giysi olarak iyi kalitede eşofman getirdik. Sonra cezaevi müdiresinin bize öngördüğü isimler üzerinde hiçbir geliri olmayan, hiçbir kimseyle iletişimi olmayan kader mahkûmlarına maddi olarak ta yardımda bulunduk. Bu vakfımızın genel alanda ve Uganda’da hizmeti var. Burada, bize Sur Belediyesi vasıtasıyla yer tahsis edildi. Biz bu yerin içerisinde bir dini mekân olarak mescit, cami içinde taziye evi ve Kuran kursu ve artı stüdyo odalar içerisinde insanlar beceri kursları öğretebileceğimiz bir yer yapacağız. Yani orada insanlar hanımlar gelecek biçki-dikiş kursları, öğrenciler gelecek bilgisayar kullanacak, böyle bir çabamız var. Bunun için önemli bir ekonomiye ihtiyacımız var. Bunlarla ilgili çabamız devam ediyor. Mesela geçenlerde engelliler grubuna gittik, bir miktar yardımda bulunduk. Bunları münferit olarak gelen bu insanlara elimizden gelen yardım ediyoruz. Eşofman yardımı yaptık, gıda yardımı yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz.

 

D.M: “Cömertliğin kapatamayacağı hiçbir amel noksanlığı yoktur” denir. Yardımlaşma adına okuyucularımıza bir çağrınız olacak mı?

Adnan ÖKTÜREN: Hizmet ettiğimiz lokasyondaki gördüğümüz tablo öyle şeyler bize gösterdi ki, burada yaşayan birçok insanın yani Afrika düzeyinde olmasa bile, Ortadoğu’nun en gelişmemiş olan bölgelerindeki yaşayan insanlardan daha kötü bir yaşam içerisinde yaşadıklarını gördük. Yani onun için eğer insanlar yardım etmek istiyorsa, insanlar bir cana elini değdirmek istiyorlarsa, çok rahat bir şekilde yapabilirler. Yani bu bizim gibi hizmet eden vakıflar olmadan da kendi başlarına da yapabilirler. Mesela bizim bu yaptığımız vakıf hizmetlerinin birçoğunu Diyarbakır dışındaki insanlar Ankara, İstanbul’ daki insanlar güven duygusu içerisinde bize yardım etmek suretiyle, derler ya “bir elin nesi var, iki elin sesi var”, biz bu yardımları insanlara yansıtmaya çalışıyoruz. Bunları yaparken de yani eğer insanlar eğer biz de yardım etmek istiyoruz derlerse, bunlar gelip bu yardımın içerisinde bulunabilirler. Mesela bu sene 9 bine yakın insanın giysisini getirdik.  Bu konuda hamiyetperver ve gerçekten fahri olarak çalışan insanlar var, mesela 4-5 bayan geldi, fahri olarak geldiler ve bu giysilerin dağıtımını ve ayrıştırmasını yaptılar. Yani insanlar hamiyetperver olabilir, yardımcı olabilir, yeter ki istesinler. Eğer insanın kalp gözü açık değilse siz para da verseniz, yardım yerini de gösterseniz bu mümkün değil. Onun için bu hizmetleri yaparken şu çağrım olacak; yani eğer insanlara yardım etmek istiyorsanız, insanlara elinizi dokundurmak istiyorsanız bizim vasıtamızla yapabilirsiniz. Geniş bir bilgi arşivimiz var. Bizden gelerek, insanların bilgilerini, kimlik bilgilerini, insanların adreslerini alarak kendiniz de ulaştırabilirsiniz. Bunun için hiçbir engel yok. Yeter ki siz isteyin ve gerçekten çok muhtaç insanlar var, çok yardımı bekleyen insanlar var. Biz bu konuda eğer bize insanlar doğru bir şekilde gelirse bize yardımcı olun derlerse yardım etmek isteyenlere bizim kapımız açıktır. Bilgilerimiz de açıktır, bunları paylaşabiliriz.

 

D.M: Vakıf şube başkanı olarak birçok insanın derdiyle hemhal oluyorsunuz. Enerjinizi yükseltmek için pozitif olabilmek adına neler yaparsınız?

Adnan ÖKTÜREN:  Tabi insanların fiziksel anlamda enerjisinin yüksek olabilmesi için moralinin yüksek olması lazım, bir de yaşının da uygun olması lazım bunlar çok önemli şeyler. İnsana faydalı olabilmeniz için aynı dinçlikte olabilmeniz için biraz da yardım edebilecek kapasiteniz olması, yardım edebilecek bir maddi imkanınız olması, yardım edebilecek bir ekibinizin olması, sizinle aynı duyguları paylaşabilecek ve yardımcı olacak bir insan grubuyla beraber ilişkide bulunmanız lazım. Ben özellikle mesela şunu buluyorum, yardım etmeye çalıştığım veya sorunuyla ilgilendiğim her insandan sonra çok ayrı bir haz, çok ayrı bir duygu içerisinde oluyorsunuz. Bunu ancak yaşayanlar benimle beraber mesai, arkadaş gruplarımız var, işte biraz önce bahsettiğim kişinin olduğu gibi siz eğer isterseniz Allah yardımcınız olur. Siz doğru yola çıkarsanız, doğru olursanız Allah yardımcı olur. Çadırı açmaya başladığımızda bir hafta kala biz bu işin ekonomisini toparlayamamıştık,  hazırlamamıştık. Yani biz böyle bir heyecan içerisinde acaba açacak mıyız, açmayacak mıyız? Telaşında, Allah-u Teâla yardımcımız oldu. Öyle bir duruma geldik ki istediğimizden daha iyi bir tablo sergilendi. Elhamdülillah bu konuda yardımı olan, bizimle beraber koşturan bütün insanlara özellikle çok teşekkür ediyorum. İnşallah Allah ömür verirse, sağlıklı kalırsak gelecek sene de aynı tabloyu yaşamak istiyoruz. Biz bize ne kadar yansırsa biz de o kadar yansıtırız diye düşünüyorum.

 

D.M: Öznesi insan olan birçok görevde bulundunuz ve hala devam ediyorsunuz bu görevlerde. İnsan ilişkilerinizin bu kadar güzel olmasının sırrı nedir?

Adnan ÖKTÜREN: İnsanları sevmek. Mesela ben 49 yıllık memuriyet hayatımda dört binin üzerinde insana iş imkânı sağladım. Evet yani bu az bir olay değil. Tabi, insanlara faydalı olduğunuz zaman, eğer bugün bir Siirtli olarak Diyarbakır’ da ailemle beraber rahat bir şekilde gezebiliyorsa ulaşabiliyorsa insanların bir teveccüh varsa mutlaka ve mutlaka bunun bir karşılığı olmuştur.

 

D.M: Diyarbakır’ ın Adnan Abisisiniz,

Adnan ÖKTÜREN: Yani eğer olmazsa siz burada yani Diyarbakır çok enteresan, çok büyük bir şehirdir ama büyük olduğu kadar o kadar da küçüktür. Yani hiçbir kimsenin yaptığı yanlış gizli kalmaz, insanları sever insanlarla beraber olursanız koşturursanız, işte burada yazıhanemizde gördünüz mü bilmiyorum, farkettiniz mi her gün birkaç kişi geliyor, yardım istiyorlar, işlerini söylüyorlar herkese bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. Eğer bu işi yanlış bir platforma taşımış olsaydık, menfaat veya buna benzer şeylere odaklanmış olsaydık inanın bir gün insanlar gelirlerdi, ikinci gün gelmezlerdi. Herkes başka bir fikre başka bir zikre sahip olurdu. Eğer insanları severseniz insanlar da sizi sever. Yeter ki dürüst olun.

 

D.M: Hayat felsefenizi öğrenebilir miyiz?

Adnan ÖKTÜREN: Ben hayatı seviyorum. Hayatı severken de Diyarbakır’ ı çok seviyorum. İnsanları seviyorum, arkadaşlarımı, dostlarımı da seviyorum. Muhafazakâr bir aile yapısı içinde bir yaşantımız var. Çok haris bir insan değilim. En yakınımdaki insanlara, arkadaşlarıma da sorabilirsiniz. Çok böyle şuyum olsun, buyum olsun, şunu alayım, şöyle böyle çok bir egom da yok. Şükretmeyi seviyorum Hayat güzeldir, sonunda da ölüm var. Hayatımızın en güzel yıllarını, gençliğimizi, orta yaşımızı bu şehirde yaşadık. Allah kısmet etti birçok hizmet ettik. Birçok şeyler yaptık. Çeşitli iş sektörlerinde de çalıştık. Hayat felsefemin özü, çok insan tanımak, insanları tanırken iyi bir ilişki kurmaktır.

 

D.M: Toplumun değerlerini hatırlaması için neler tavsiye edersiniz?

Adnan ÖKTÜREN: Sağlıksız bir toplumda, sağlıklı insanlar çıkmaz. Toplumun sağlıklı olabilmesi için bir, karakter yapısı, iki, eğitim, örf, adet ve geleneklerine bağlı olması lazım. Bu toplumun bu hastalıklardan kurtulabilmesi için en önemli unsur, iyi ve ahlaklı bir toplum olmasıdır. İyi ve ahlaklı bir toplum olmadığımız müddetçe sağlıklı bir neslin gelmesi mümkün değil. Onun için ebeveynlere çok iş düşüyor. Çocuklarını yetiştirirken sadece salt bir telefona, sadece salt bir bilgisayara bağımlı kılmayın.  Hayatı anlatın. Hayatın güzelliklerini, insanların yaşam biçimi içerisindeki kırmızıçizgileri, bunlarla özgürlükleri kısıtlayın demiyorum, özgürlükler içerisinde düzgün ve dürüstçe yaşamanın öğelerini anlatırsanız bu gençler mutlaka bundan esinlenecektir. Ama hiçbir şekilde değer vermezseniz, ilgilenmezseniz, yalnız onu telefonla, sosyal medya ile baş başa bıraktığınızda artık onun etkileşiminde kendinizi sorumlu tutmanız lazım. Anne babaların bu konuda çok çok önemli vazifeleri var. Maalesef gördüğümüz işte yaşadığımız, siz de bir eğitimcisiniz görüyorsunuz, okullarımızdaki yani yanlış insanları, yanlış gençleri, bu gençlerin etkiledikleri insanları. Onun için sağlıklı bir toplum için hastalığın tedavi edilmesi lazım.

 

D.M: Adnan Bey, daha güzel bir Diyarbakır için neler yapılabilinir?

Adnan ÖKTÜREN: Diyarbakır için çok şey yapılabilir.  Diyarbakır’ a şu anda şehir planlaması açısından baktığımızda özellikle Kayapınar bölgesi, bugün Türkiye’nin belki sayılı illerinden biridir Diyarbakır. Ama bu güzel ilin bence en önemli sorunlarından birisi ulaşım. Ulaşım sorununa, insanların bu kadar güzelliği daha iyi bir şekilde taçlandırabilmesi için bir raylı sistemin gelmesi lazım. Turizmde gerçekten yıllarca, Mardin ve Urfa iç turizmde çok önemli patlamalar yaptı. Hâlbuki medeniyetlere ev sahipliği yapmış Diyarbakır çok daha iyi bir şekilde bir turist akımı ile karşı karşıya kalabilirlerdi. Onun için şehrin birçok katmanı, özellikle Dicle Vadisi, Sur bölgesinin restorasyonunun bir an önce daha uygun şekilde yapılmasıyla iyi bir şekilde turizme açılır. Bununla beraber Diyarbakır tarihini öne çıkartacak Zerzevan Kalesi çok önemli bir unsur. Gastronomi dalında Diyarbakır bence bölgenin en önemli illerinden biridir. Yani kebap ve et yemekleriyle ilgili bence Urfa’ dan da Gaziantep’ ten de çok daha iyidir. Bu açıdan bunu sağlayabilirler. Daha birçok öneri var, bunlarla ilgili birçok çalışma yapılıyor.

 

D.M: Zengezur Ulaştırma Bakanlığı yapıyorsunuz. Görevinizle ilgili bizlere bilgi verebilir misiniz?

Adnan ÖKTÜREN: Orada yeni bir cumhuriyetin kurucu bakanıyız. Biz işlevsel olarak, biliyorsunuz o koridor açılacak ve koridorda iyi hizmetler edilecek. Bu konuda şu anda bir kuruluş aşamasındayız. Kuruluş aşamasından sonra Türkiye’ye özellikle, Azerbaycan ve bölgeye çok önemli katkıları olacak. Geçenlerde Sayın Erdoğan o koridorun önemi ile ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. Daha yeniyiz, kurucu bakanız. Doğru dürüst, biz orada bu işlerin başlangıcına daha tam geçmedik ama ileriki zamanlarda çok faydalı işler olacağını zannediyorum.

 

D.M: Kolaylıklar diliyoruz. Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Adnan ÖKTÜREN: Sizlere teşekkür ediyorum. Sizin vasıtanızla sesimi duyurabildim. Bu önemli bir unsur. Diyarbakır’ a çok teşekkür ediyorum. Bu 65 yıllık yaşamımın 58 senesini ben Diyarbakır’ da yaşadım ve Diyarbakır’ a çok şeyler borçluyum. Ben de hizmet etmeye çalıştım, bir şeyler yaptım. Bunları yaparken illa ben bunu Diyarbakır’ a borcumu ödemek amacıyla yapmadım. Diyarbakır’ a hizmet etmek amacıyla yaptım. Allah bana ömür ve sıhhat, afiyet verirse daha da hizmet etmek isterim. Bulunduğum konumda insanlara faydalı olmaya çalışırım. Herkese teşekkür ederim. Beni seven ve sevmeyen bütün insanlara Allah tarafından güzellikler diliyorum, hepsine. İyi olmayanları da Allah ıslah etsin. Allah bizleri de ıslah etsin, hiç kimse mükemmel değildir. Bizler de mükemmel değiliz. Özellikle teşekkür etmek istiyorum sağ olun, var olun.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.