Mikail ASLAN: “Kültürel zenginlikleri gün yüzüne çıkarmak istiyorum”
Dersim Zaza kültürünü ve Anadolu’ nun diğer kadim halk kültürlerine ait müzikleri, eski tarihi şarkıları orijinal haliyle, modern enstrümanlarla harmanlayarak yerelden evrensele taşıyan usta sanatçı Mikail Aslan her zamanki içtenliği ve doğallığıyla Diyar Magazin’ e konuştu.
D.M: Öncelikle sizden bahsedelim, kendinizi kısaca tanıtmanızı rica edeceğim.
Mikail ASLAN: Ben Dersim’ de doğdum, Hozat’ ta. Sekiz yaşına kadar orada yaşadım. 1980 askeri darbesinden sonra ailemizle Kayseri’ ye göçtük. Liseyi ve üniversiteyi batıda okudum. Üniversite zamanında 92’ de siyasi durumlardan dolayı mülteci olarak yurt dışına gittim ve orada matematiği bırakarak müziğe devam ettim.
D.M: Son albümünüzle ilgili neler söylemek istersiniz..
Mikail ASLAN: “Axpin” yaptığım dokuzuncu albüm. “Axpin” Türkçe’ de bereketli, bitek tarla anlamına geliyor. Bu albümün hazırlanması 3 yıl sürdü, Cemil Koçgiri ile beraber yurtdışında, Almanya’ da kaydettik. Bu albümde de yine kendimize ait sözler ve müzikler var. Bazı müzisyen arkadaşlarımızla, Kardeş Türküler’ le, Rojda’ yla düet olarak seslendirdiğimiz şarkılar da var.
D.M: Sanatçılığınızın, sesinizin yanı sıra kitaplarınızla da hizmet ettiğiniz kültürel bir misyona sahip olduğunuzu biliyoruz. Zaza Kültürü açısından olaya nasıl bakıyorsunuz?
Mikail ASLAN: Yaşadığımız coğrafyada sadece o dili konuşanlar değil de, bütün komşularımız Zazaca, Kurmanci, Ermenice, Asurice, Süryanice bütün bu mağdurlar ve ezilen kimlikler konusunda bir duyarlılığım var. Ondan dolayı ilerleyen yıllarda mesela diyeyim Zazacanın diğer şivelerini öğrendim. İşte Kurmanci öğrendim. Zazaca’nın farklı şiveleri ve Kurmanci klamlar seslendiriyorum. Tek tük Türkçe nefesler de seslendiriyorum. Dersim ve çevresine ait yüzyıl önce söylenmiş Ermenice şarkıları topladım. Mesela diyeyim ki 1915 olaylarından kaçmış Amerika’ ya gitmiş, Boston’ a gitmiş, kendilerine ait kültürlerini de oraya taşımışlar, orada kaydetmişler. Yüzyıl sonra gidip bunları topladık. Yeniden Yerivan’ a gittik, orada Ermeni müzisyenlerle yeniden seslendirdik. Yani demek istediğim o coğrafyada aslında kültürel izleri olan bütün kavimleri, bütün halkları, dilleri, dinleri fark etmeksizin bütün o kültürel zenginlikleri gün yüzüne çıkarma misyonumuz var. Sadece kendi ana dilimizle ilgili değil tabi.
D.M: Yurt dışında kalıyorsunuz, oradaki müzik okulunuzda yaptığınız çalışmalarla ilgili de biraz konuşsak…
Mikail ASLAN: Çalışmalarımızın şu ana kadar devam etmesinde yurt dışında bulunmamızın getirdiği avantajlar çoktur. Çünkü orada Almanya’ da, Fransa’ da Avrupa’ nın birçok memleketlerinde festivallere katılıyoruz. Oralarda Dünya müziği adı altında bize yer veriliyor. Bir taraftan çalışmalarımızın yıllar içerisinde bu kadar nitelik kazanması orada bulabildiğimiz bazı avantajlarla ilgili. Öyle ki çalışmalarımızı bir akademi kurma noktasına kadar getirebildik. Şimdi bu akademide yüzlerce öğrencilerimiz yetişiyor.
D.M: Sizin konser aralarında verdiğiniz mesajlara gelirsek.. Aslında orada ne söylemek istiyor Mikail ASLAN?
Mikail ASLAN: Bizim tabii ki bireysel olarak yaşadığımız meseleler, kendimin bireysel olarak yaşadığım duygularla ilgili bir de toplumsal bazı meselelerle ilgili düşüncelerimiz var. Benim bu coğrafyadaki en büyük hedeflerimden bir tanesi bu coğrafyada toplumsal barışın sağlanması ve bu kültürel zenginliklerin yan yana yaşayabilmesidir. Ben de bu toplumdan gelen bir insan olarak, kendi rengimle, kendi kültürümle ve kendi anlayışım ile yer almak istiyorum. Yani kendimi değiştirerek değil, kimse kimseyi başkalaştırmadan olduğu gibi kabul etsin diyorum. Genelde bu şekilde toplumsal mesajlar da veriyorum. Bazen de şarkının formuna göre değişiyor.
D.M: Bu anlamda sanata bakış açınızın toplumsal bir yönü var. Sanatınızın bir ideolojisi var mı, siyasete bakış açınız nasıl?
Mikail ASLAN: Ezilen veya ötekileşmiş toplumların diliyle müzik yaptığınız zaman siyasi olayım mı olmayayım mı gibi bir tercihiniz olmuyor. Zaten siyasisin! (GülüşüyoruzJ). Sen istesen de istemesen de şu dilde bu dilde söylüyor diye sorun yaşıyorsun. Siz zaten o dili konuşan o topluma mensup birisi olarak ötekileştiriliyorsunuz. Siyasi olmasanız da siyasi kategorisine giriyorsunuz. Ben kendimi şöyle tanımlıyorum; direkt bir siyasal hareketin aktivisti değilim. Siyasal hareketlerin de toplumsal meseleleri bir yere kadar çözebileceğini düşünüyorum. Ondan sonrasının toplumsal bilinçle ilgili olduğunu yani sivil inisiyatiflerle gelişeceğini düşünüyorum. Yani siyasal olgular bazı şeylerin önünü açarlar, ondan sonrasının tamamen kültürel devrimle olabileceğini düşünüyorum. Kültürel anlayışın, yaklaşımın, zihniyetin aydınlanmasıyla olabileceğini düşünüyorum.
D.M: İzleyicilerinizle, dinleyicilerinizle ayrı bir bağ oluşturduğunuzu gözlemledim. Yani normal bir sanatçı dinleyici arasındaki bağdan ziyade ayrı bir fanatizm mi oluşuyor, Mikail Aslan fanatizmine mi gidiyor?
Mikail ASLAN: Tabi ben onu fark edemiyorum. Ama şöyle bir şey söyleyebilirim; mesela biz yaptığımız bu konserlerde sanatçı seyirciden öte müziğimizle o toplumla bir bağ kurmak istiyoruz. Bu bazen muhabbet şeklinde oluyor, oraya katılan bütün insanlar grubumuzun üyesiymiş gibi düşünüyoruz. Onların da söyleyecek bir şeyleri var hatta bazen muhabbetlerde karşı taraftan bir söz veya eleştiri geldiği zaman çok harika oluyor. Bunlar çok güzel şeyler.. Biz biraz o eski âşıklama geleneğinden, dengbéj geleneğinden geldiğimizden dolayı sanatı performans olarak, normal modern sanatlar kategorisine almıyoruz yani. Halk ozanlarının yaklaşımları şudur; bir halk ozanı, dengbéj odada diğerleriyle bir sofrada oturur dizleri birbirlerine değer. Şimdi modern zamandaki gibi sanatçı tamamen yüksek bir yerde, halk ta başka bir yerde, aralarında büyük bir mesafe var. Sanatçılar gelir, selam vermeden işini yapar çıkar gider değil. Bizim amacımız orada gerçekten toplumsal bir muhabbet yaratmak. Bütün katılımcıları da o müziğin, o muhabbetin içine çekme düşüncemiz var, onlar da o muhabbetin bir parçası olmalıdır şeklinde bir sanat anlayışımız var.
D.M: Okuyucularımıza vermek istediğiniz nihai bir mesajınız var mı?
Mikail ASLAN: Özelde Amed halkına, Diyarbakır halkına söylemek istediğim şeyler var. Diyarbakır, Amed kendiliğinden durup dururken Amed olmamıştır. Biz buraya her geldiğimizde sanatımıza eşlik eden çok büyük bir ailemiz var. O aile hiçbir konserimizde bizi yalnız bırakmadı. Bu katılımlarından dolayı çok bahtiyarım. Bundan dolayı Amed halkına teşekkürlerimi sunuyorum, “üzerinizde güneş batmasın” diyorum.