Berat Beran: “ Hayatı hissedebiliyorsan yaşıyorsundur”

Berat Beran: “ Hayatı hissedebiliyorsan yaşıyorsundur”
15 Ocak 2020 00:55
A+
A-

İlaç sanayindeki başarılarının yanı sıra kaleme aldığı eserleriyle de edebiyat dünyasında önemli bir yere sahip olan Berko İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Eczacı Berat BERAN ile Radisson Blu Hotel’ de Diyarbakır Eczacılar Odası yönetimiyle gerçekleştirdiği yemekli söyleşi sonrası gerçekleştirdiğimiz samimi söyleşiyi Diyar Magazin okurlarıyla paylaşıyoruz.

 D.M: Berat Bey kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Berat Beran: İstanbul’ a göç etmiş bir eczacı. Kendi yarattığım fırsatlarla bugün ilaç sanayiinde ciddi bir yerdeyim. Evliyim, dört çocuğum ve üç de torunum var.

D.M: İşadamlığınızın yanı sıra edebiyat alanında da yetkinliğinizi eserlerinizle ispat etmiş biri olarak biraz da yazarlık yönünüze değinelim. Eserleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Bizi daha nelerle buluşturmayı düşünüyorsunuz?

Berat Beran: Yazdığım kitaplarım Diyarbakır hakkında. İlk “Henek” kitabımı yazdım. “Henek” beni ve Diyarbakır’ ı iyi izah etti. Fevkalade beğenildi. Ardından “Henek II” adlı mizah kitabımı yayınladım.  “Güle Güle Sevgili Arkadaşım” adındaki romanım ile “Asmin” ve “Asmin 2” adlı şiir kitaplarım da aynı beğeniyi kazandı. Ama profesyonel çalışmadım bugüne kadar. Kendim yazdım, dağıttım. Şimdi de biyografi türünde “Nenem, Babam ve Ben”  diye bir kitabım çıktı. Orada yüzyıllık Diyarbakır’ı anlatıyorum. 1890’ larda Nenem’ in ve o günkü Diyarbakır’ ın şartlarını dile getiriyorum. O şartlar içinde ayakta durabilmiş bir kadın ve onun oğlu Babam. İlaç sanayi gibi bir sektörde sıfırdan gelip te bir yere gelmiş bir adam yani ben. Bunları dile getirdim.

D.M:” Henek “ kitabınızı keyifle okumuştum. Sizi yazarlığa yönelten saik neydi?

Berat Beran: Kendimi yazar olarak yeterli görmüyorum. Çünkü yazarlık, bir gün yatıp kalkmakla yazar olunmuyor.  Ama yazdıklarım beğeniliyor. Bugün Türkiye’ nin en ciddi yayınevlerinden teklifler var bana. Demek ki ben bir şeyler yazmışım. Beni yazmaya iten şey, ( son kitabımı da onun anısına ithaf ediyorum, Mehmet Ekinci) “sen yazarsın Berat,” dedi, “çünkü güzel konuşuyorsun.” Güzel konuşan insan güzel yazar da. Ben bir Diyarbakır fıkrasını on kere anlatırdım, on kere de dinlerdi, arkadaşlarım. O yüzden ben de bir gün yazdım.

D.M: Önceki kitaplarınızın yeni basımları oluyor mu, olacak mı? Yeni nesil de onlardan nasiplensin..

Berat Beran: Olacak. Doğan Yayınevi’ yle bir anlaşma yaptık. Bütün kitaplarımı sırayla basacaklar.

D.M: İş adamı olarak inişli çıkışlı bir hayat yolculuğunuz olduğunu biliyoruz.

Berat Beran: Evet, iki üç kere iflas ettim.

D.M: Sizi o durumda diri tutan, yeniden başlama gücü veren nokta neydi? Düşerken destek gördünüz mü? Düşenin dostu olmaz derler..

Berat Beran:  Biliyorum, biliyorum… Düştüğümde kalkmaktan başka çarem yoktu. Tek şansım tekrar kalkmaktı. Bir gün kızım baan sordu; “Baba,” dedi, “başarısız olmasaydın ne yapardın?”. “Gene başarılı olurdum” dedim. Bunu bütün arkadaşlarımın anlamasını istiyorum. Ben gene başarılı olurdum. Çünkü kaderim başarılı olmak.

D.M: Geçmişe dönüp baktığınız zaman sizi gülümseten ve hüzünlendiren anılarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

Berat Beran: Ben hayata pozitif bakan bir adamım. Hayatı hep gülerek karşıladım. Gülerek te yaşıyorum. Gördüğünüz kadarıyla.. Ben bir mizah yazarıyım. Hayata da öyle mizah açısıyla bakıyorum.  Hayatı en güzel mizah anlatır. Onun için ben mizahı tercih ediyorum. Tabii ki üzüntülerim olmuş. Onu isimlendiremezsin. Neye üzülmüş? Her şeye üzülüyorsun. Bir kırık kanatlı kuş görüyorsun üzülüyorsun yani. Bu insan hayatında olan şeylerdir.  İnsan üzülür. Baban ölür üzülürsün, anan ölür üzülürsün, üzüntü insan hayatında olan bir şeydir. Üzüntü ve sevinç kardeştir. Kırık kanatlı kuşa üzülürsün, onu götürüp tedavi edersen uçtuğunu gördüğünde sevinirsin.  Yeter ki bunu hisset. Hayatı hissedebiliyorsan yaşıyorsundur, hissedemiyorsan yaşamıyorsundur.

D.M: Başarılı bir işadamı olarak genç meslektaşlarınıza ve iş hayatı içerisindeki insanlara neler tavsiye edersiniz?

Berat Beran: Kendilerini bir analiz etsinler. Yapabilecekleri şeyler için de cesur olsunlar. Yani yapamayacaklarına, olmayacağına inanıyorlarsa kaderlerine razı olsunlar, başka bir şey yapmasınlar. Eğer yapabiliyorlarsa cesaretleri varsa, ben hep şöyle derim; ben hep denize atladım, yüzme bilmediğim halde atladım. Ama şunun hesabını yaptım, atladığım denizde mutlaka bir yılan vardır. Yani hiç olmazsa ona sarılırım. Kurtulacak bir umudu olan denizlere atıldım. Körü körüne atlamadım.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.